DEPREMLERE HAZIRLIKLI OLMAK ZORUNDAYIZ
Kahramanmaraş ilinde meydana gelen depremlerin Gaziantep’te de hissedildiğini vurgulayan Başkan Güçyetmez, “Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremde herhangi bir can ve mal kaybının olmaması sevindiricidir. Ancak, ülkemiz deprem kuşağında olduğu için depremler devam edecektir. Önemli olan bizlerin depreme hazırlıklı olmasıdır.Yapılaşma süreçlerinde başvurulan betonarme teknolojisinin aldatıcı kolaylığı, ehliyetsiz üretimi körüklemiştir. Kayıt dışı süreçlerle oluşan kaçak yapı stokunun genişliği, bunların aflara konu edilmesi, kentlerimizde riskleri özellikle yükseltmiş, ülkenin her köşesinde kendiliğinden çökerek büyük kayıplara neden olan yapı örnekleri çoğalmıştır” dedi.
TEHLİKELERE KARŞI ÖNLEM ALMAYI BİLMELİYİZ
Başkan Güçyetmez, şöyle devam etti: “Toplum olarak, farklı tehlikelere karşı önlem alma bilgi, kültür ve uygulama alışkanlıklarından ve birikiminden yoksun durumdayız. Plansız kentleşme, riskli yapılaşma, yaptırımsız denetim ve eğitimsiz kitleler gibi birçok sorunumuz var. Toplumdaki deprem bilincinin özellikle okul, ev ve iş yerlerinde önlem alma ve doğru davranma oranının yükseltilmesi gerekiyor. Deprem başta olmak üzere, afetleri bir planlama sorunu olarak algılamadığımız sürece afetlerin yıkıcı etkisi her seferinde yüreğimizi kavuracaktır.
Güvenli yapı ve yaşanabilir bir çevrenin yaratılması önceliklerimiz arasında olmalıdır. Afet, bir doğa olayının kendisi değil doğurmuş olduğu sonuçlardır. Doğanın kendi kuralları her zaman işleyecektir. Önemli olan yaşanacak doğa olaylarını afete dönüştürmeyecek yapıların üretilmesi ve sağlıklı bir çevrenin yaratılmasıdır. Ülkemizin yerleşim politikalarının fiziki planlamasının hazırlanması, afet etkilerine dayanıklı yapım sistemlerinin teşviki ve stratejisinin geliştirilmesi ve ilgili tüm kanun ile yönetmeliklerinin afet risklerini azaltma odaklı olarak gereği gibi uygulanması bizi sağlıklı ve güvenli yaşam mekanlarına sahip olma amacına ulaştıracaktır. Hep dediğimiz gibi; İnsan hayatı, siyasetçilerin oy kaygısına, sermayenin kar hırsına, niteliksiz mühendislik hizmetine ve denetimsizliğe terk edilemeyecek kadar değerlidir. Toplum olarak başta konunun uzmanı olan İnşaat Mühendislerine gereken değer verilmeli, bilimsel ve mesleki gerçeklikler önemsenmelidir.
DEPREMİ DEĞİL AMA AFETİ ÖNLEMEK MÜMKÜN!
Bugüne kadar depreme karşı hazırlık, yapı güvenliği, hasar tespiti gibi konularda çokça konuşuldu, bu konular hakkında çokça yazılıp çizildi. Ancak bir doğa olayı olan depremin ülkemizde her defasında afete dönüşmesine bir türlü engel olunamıyor. Çıkarılan yasa ve yönetmelikler, yıllara dayanan çalışmalarla oluşturulan plan ve projeler uygulama aşamasına geçemeden kağıt üzerinde kalıyor. Ne yazık ki yapılan çalışmalar daha çok afet sonrası yara sarma düzeyinde kalıyor.
MEVCUT YAPI STOKU İYİLEŞTİRİLMELİ VE GÜÇLENDİRİLMELİDİR
Mevcut yapı stokunun envanterinin çıkarılması konusundaki çalışmalar hızlandırılmalı, mevcut durum tespit edilerek acilen güçlendirilmesi veya yenilenmesi gereken binalar belirlenerek bir plan doğrultusunda yapı stokunun depreme dirençli hale getirilmesi sağlanmalıdır.
HER ŞANTİYEYE TAM ZAMANLI BİR ŞANTİYE ŞEFİ
Teşhis bellidir. Deprem etkileri nedeniyle oluşan yapısal hasarlar büyük oranda yapıların inşası ya da sonrasındaki denetimsizlik nedeniyle ortaya çıkmaktadır. O halde yapı üretim sürecindeki sorunların ortadan kaldırılması yetkililerin öncelikli görevi olmalıdır. Tam da bu sebeple biz İnşaat Mühendisleri Odası olarak sınırlı durumlar dışında, her şantiye şefinin sadece bir şantiyede tam zamanlı olarak görevlendirilmesi gerektiğini vurguluyoruz.”
İMAR AFLARI ÖLÜME DAVETİYEDİR
Başkan Güçyetmez, sık sık çıkarılan imar aflarının ölüme davetiye olduğunu savundu. Güyetmez, “Mevcut yapı stokumuzun belirsizliği bilinen bir gerçektir. Olası bir depremden nasıl etkileneceği bilinmeyen çok sayıda bina mevcutken üstüne bir de siyasal iktidarlarca çıkarılan imar afları can ve mal kayıpları tehdidini büyütmektedir. Ülkemizde imar afları kaçak yapılaşmanın en önemli teşvik unsurlarından birisi olmuş, toplumun sağlıklı ve güvenli konutlarda yaşamasını belirsizliğe sokmuştur. Devletin bir binaya iskan ruhsatı vermesi vatandaşına o yapıda güvenle oturabileceği yönünde güvence sunması anlamına gelir. Oysa mühendislik hizmeti almamış bu yapıların, doğa olayları karşısında hasara uğramaları halinde sorumluluk bu kararı alan devletin, siyasi iktidarın üzerindedir. Her seçim öncesi siyasi ikbal uğruna gündeme getirilen imar affı uygulamalarına son verilmeli, imar affından yararlanan yapılar denetlenmelidir.” Diye konuştu.
HABER KAYNAĞI : AIGF